27 Şubat 2009 Cuma

Nasıl böyle bir imanı boğar?



Galatasaray'ın Avrupa geleneğinden, o maçları farklı oynadığından bahsetmiştim geçen hafta.

Bir başka gelenek ise, Ali Sami Yen stadyumunda oynanan epik Avrupa Kupası maçlarıdır. En az futbolcular kadar, bu maçlara kendilerini adayan taraftarların yarattığı sinerjiyi anlatmaya, kelimelerim kifayetsiz kalıyor.

Dün Samiyen'de Neuchatel maçı gibi, Milan maçı gibi, Real Madrid maçı gibi bir epik hikaye izledik..


1. Perde - Kara Bulutlar


Büyük Kaptan, yuvasına dönmüş, taraftarlar onu coşkuyla selamlamaktadır. Bu coşku, 18. saniyede gelen golle, yerini şoke olma duygusuna bırakır. Meira, eğreti oyununu sürdürmektedir. Büyük Kaptan iki elini ağzına götürüp ıslık çalar ve oyuncularını yüreklendirir. Takım silkelenir, ancak kara bulutlar henüz dağılmamıştır, direkten dönen top, üstüne Galatasaray'ın kalkanı Mehmet Topal'ın sakatlanması.. Bir başlangıç bu kadar şanssız olabilir mi?


2. Perde- Oz Büyücüsü


Sahneye Oz büyücüsü girer. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Sağlı sollu ataklar, Arda'nın seyircinin uğultusunun ittirmesiyle giren golü. Çok geçmeden büyücüden sihirli bir gol. Bordeaux dağılmış, futbolda neden mola yok diye üzülürken, imdatlarına yetişen devre arası.


3. Perde- Büyük Taarruz


Şark cephesinde değişen birşey yok. Sağlı sollu hücumlar, başrolde Arda Turan, yardımcısı Cassio Lincoln. Arkada dört ciğerli Barış Özbek varken, hücumcuların içi rahattır.
Üçüncü gol gelir, yine Arda Turan.


4. Perde Rehavet


Tribün rahatlamış, türkülere geçmiş, takım şov yapmaya meyletmiştir, yorgunluk da gözlenmektedir. Ne var ki futbol, şımarıklığı affetmez, beş dakikada yenilen iki gol.
Ama olsun, herkes biliyor ki bu maç böyle bitmez, havada buram buram zafer kokusu var, Ali Sami Yen müdavimlerinin alışık olduğu.


5. Perde Nakavt


Bülent Korkmaz'ın savaşçılarının, bu sene pek göremediğimiz geriden gelme, maçı çevirme duyguları pes etmemiştir.
Nihayet, Bordeaux'u nakavt eden son darbe, istenmeyen adam Sabri'den gelir.
Takımı bağırlarına basar tribünler, Sabri kırgın, döner gider. Kaptan arkasından seslenir ,ıslık çalar, Sabri duymaz veya duymamazlıktan gelir ve içeri girer. Lincoln, Arda tezahüratları sürerken galibiyet kutlanır ve herkes içeri girer.

İki dakika sonra ne görelim? Büyük Kaptan kulağından tutmuş, Sabri'yi getirmiş.. İkisi çıkarlar tekrar, sahneyi Sabri'ye bırakıp çekilir Cesur Bülent. Ondan sonrası Sabri'nin kendinden geçişi.

Mutlu Son..

İşin epik kısmı bu kadar, biz de lafı toparlarken, biraz gerçekleri hatırlayalım. Galatasaray'da fizik kondüsyon problemi var, sürekli çoğalan sakatlıklar da cabası. Son maçta, değişen hocanın ve bu hocanın kişiliğinin getirdiği ekstra motivasyon ile müthiş bir tempo yakalandı ancak moral motivasyonun kalıcı olması, uzun vadede imkansız.

Galatasaray, Konya deplasmanı tarzı; konstrasyon sağlamakta zorlandığı, ağır zeminlerde oynanan tüm maçları kaybetti. Bu maçta göstereceği olumlu/olumsuz performans, ligin sonuyla ilgili bize önemli bir ipucu verecek..

UEFA Kupası ne mi olur? Bahsedilen sinerji, yabancı yıldızlara da sirayet etti. Örneğin, Baros gibi bir isim, baldırında krampon çivisi ve altı dikiş ile, sahanın en çok koşan oyuncusu oldu.
Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler..

Share/Save/Bookmark

Hiç yorum yok: