Bülent Korkmaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bülent Korkmaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Haziran 2009 Çarşamba

Bile Bile



Birarada olabilmek ne mümkün
Birarada kalabilmek imkansız
Seneler alıp gitmiş
Ne var ne yoksa herşeyi

İnanılmaz, değişen ben miyim
İnanılmaz, bu yabancı da kim
Sen misin böyle uzak
Veda sözleri söyleyen

Geri dönmek inan işten değil
Hani var ya tutamazsın kendini
Bir ümitle ya olursa dersin hep
Bile bile herşeyin bittiğini


Sonradan kor sonradan kor
Ayrılıklar an be an
Akıp gider akıp gider
Zaman sana aldırmadan

Yolun açık olsun Büyük Kaptan

Share/Save/Bookmark

10 Mayıs 2009 Pazar

Harry'e bunu yapmayacaktın Kaptan..



Haydi "Lincoln disiplinsiz, takım da ondan rahatsız" dedin; önemli bir kesim destekledi.


Nonda'yı Fener maçında son dakikada oyuna soktun; "son çare bir denemeydi" diye düşünenler vardı.


Baros'u sık sık oyundan çıkardın ; "kart görme riski var, taktiksel değişiklik" gibi açıklamalara katılmasak da saygı duyduk.


Eh ama el insaf : Kewell'e bu yapılır mıydı Büyük Kaptan? ( Hocam demeyişim bilinçli bir seçimdir)


Ne yaptı bu adam sana? Tuttun en kritik maçın ortasında stopere koydun, elinden geleni yaptı.


Bir sonraki maç 90 dakika stoper oynattın, gık demedi.


Profesyonelliği ile karakteri ile futbol dünyasında sadece hayranlık ve saygı uyandırdı.


17'si üst düzey 25 yıl futbol oynamış adam, Harry Kewell gibi bir adamı 91. dakikada oyuna almanın, böylesi efsane olmuş nitelikte bir oyuncuya hakaret olduğunu bilmez mi?


Bal gibi de bilir..


Kaptanla şahsen tanışmış biri olarak asla kötü niyetli davrandığını düşünmüyorum.


Peki nasıl açıklayacağız bu saçma sapan davranışları?


Bülent Korkmaz psikolojik olarak dağılmış durumda.. Bunu yaptığı bütün basın toplantılarında da gözlemliyorum.


Maalesef ki Hamburg'daki malum olay sonrası dağıldı , o günden beri direksiyon hakimiyetini kaybetmiş, panikten bir frene bir gaza basan şöför gibi davranıyor.


Uzman değilim, ancak psikolojik olarak sıkıntı yaşayan insanların, nevrotik duruma geçmeleri için bazı kırılma noktaları, patlama yaratan davranışlar olduğunu bilirim.


Çıplak vatandaş filminde Başbakan konuşurken Şener Şen'in televizyonu camdan atması gibi..


Harry Kewell değişikliği, işte böyle bir kırılma noktasıydı..


Share/Save/Bookmark

14 Nisan 2009 Salı

İkili delilik



Benim çocukluğumda Fenerbahçe acıların takımı idi. Şampiyonluk rekabeti genelde Galatasaray ve Beşiktaş arasında geçer, gerilim de sınırlı olurdu.

Beşiktaş'ın sahneden çekilip, Fenerbahçe'nin güçlenmesi ile Galatasaray- Fenerbahçe rekabeti, tarihi boyutunun yanında güncel çekişmelerin de tetiklemesiyle zıvanadan çıkma noktasına geldi.

Dün oynanan karşılaşma, iki takımın simbiyotik yapısının bir trajedi olarak sahneye konmuş hali gibiydi. Beraberliğin iki takıma da hiçbir faydası olmamasına rağmen nelere şahit olduk bir bakalım :

Fenerbahçe'nin maçın başından sonuna kadar vakit geçirmeye çalışması, Galatasaray'ın ikinci yarı oyundan düşmesine karşın risk almaması, son dakikada Nonda'nın oyuna girmesi skandalı, üçüncü oyuncu değişikliğinin kullanılmaması.


Demek ki her iki takım için de birbirinin gerisine düşmek, şampiyonluğu kaçırmaktan daha ağır bir durum olarak görülüyor. Hocaların bu korkak yaklaşımının başka bir açıklaması olamaz.


Son dakikada yaşanan kavga ise, neden Ali Sami Yen harici hiçbir maçta kırmızı kart görmediğine anlam veremediğim Lugano'nun psikopatlığı bir yana, hem böyle kötü bir maçı, hem de iki takım için geçen berbat bir sezonu özetler nitelikteydi. Tabiri caizse sıvanmış oldu.


Peki nedir takımları bu hale düşüren faktörler? Ben iki ana faktör üzerinde duruyorum :


1- Euro 2008 faktörü


Türk mucizesi, 2-0dan dönen, 119'da gol yenip 120'de gol atılan harika maçlar derken çok keyifli bir futbol yazı geçirdik.
Öte yandan, bu kadar gerilimin, Amerikalı kondüsyonerlerin yüklemelerinin acısı sonradan çıktı. Euro 2008 kadrosunda olup da futbolunda bu sezon ilerleme göstermiş hiçbir oyuncu yok. Sakatlık yaşamamış oyuncu da yok.

Bu durumdan en çok milli takım etkilendi, büyük ihtimalle gidemeyeceğiz Dünya Kupası'na.

Diğer kurbanlar da milli takıma en çok oyuncu veren Galatasaray ve Fenerbahçe oldu.


2- Hoca faktörü


Galatasaray, son yılların en kaliteli kadrosunu kurmuştu.
Fenerbahçe'nin de kadrosu yanlış takviyeler nedeniyle harcanan para oranında güçlenmese de ligde bu durumda olmayı gerektirecek zayıflıkta değil.

Luis Aragones, Türkiye'ye, Türkiye Ligi'nin yapısına uyum sağlamadı, sağlamak niyetinde de değildi zaten. Her hali ile son bir emeklilik ikramiyesi peşinde koştuğunu hissetiriyor.

Michael Skibbe, Galatasaray'ın kondüsyon olarak yerlerde sürünmesinin başlıca sorumlusudur. ( Bu durumun bir diğer sorumlusunun kimsenin toz konduramadığı Cevat Hoca olduğunu atlamayalım)

Alman hocanın bu kadar çok yıldızın ve yıldız adayının olduğu bir takımı yönetecek karizmada olmadığını, vasat bir araştırma ile tespit etmek de mümkündü. Biz yine de kendisine çok güzel performans gösterilen Avrupa maçları ve toplanan takım puanları için teşekkür edelim.

Son olarak büyük kaptan Bülent Korkmaz..
Takımın hocası olmak yerine takım içerisindeki etkili grubun abisi olmayı tercih ettiğini, Lincoln meselesini defalarca yazdık, bunlara tekrar girmeyelim. Sadece şunu ekleyelim :

Galatasaray camiası, oynattığı "temkinli" futbol yüzünden Lucescu gibi bir futbol üstadını benimseyemedi.

Bülent Kormaz'ın oyunculuk kariyerinin sağladığı kredi, Lucescu'nun acemi ve yaratıcı olmayan bir kopyası görüntüsüyle görevde kalmasına yetmeyecektir.


Share/Save/Bookmark

16 Mart 2009 Pazartesi

Göze batmayacaksın


Askere gidenlere verilen öğüttür: "Ne fazla öne çık, ne de çok geride kal, göze batma"

Militer bir toplum olduğumuz için hayatın her sahfasında bu anlayışla yaşarız, göze batanları da alaşağı etmek için elimizden geleni yaparız.


"İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış" bir kitleyiz. Her türlü yaratıcılığı köreltme üzere kurulu eğitim sistemi ve hayat anlayışımızın son kurbanı da Cassio Lincoln oldu. Başına buyruk davranan, yetenekli, iyi para kazanan herkese uygulanan linç anlayışı, Brezilyalı'ya da fazlasıyla reva görülüyor iki senedir.


Bülent Korkmaz göreve geldiğinde, büyük kaptanın medya tarafından körüklenen
"Galatasaray uğruna ter akıtan, çilekeş ( sanki asgari ücretle yaşıyorlar) yerlilere karşı şımarık yabancılar" kavgasının tarafı olmasından endişe etmiştim. Bu çekişmenin baş provakatörü, bölücübaşı Hakan Ünsal'ı hocamız Florya'da yanına oturttuğunda endişem daha da artmıştı. Çok geçmeden de Lincoln ile yaşanan kriz gündeme geldi.



Bülent Korkmaz, göreve geldiğinden beri Galatasaray'da maç seçme, yeteri kadar mücadele etmeme gibi hastalıklar düzeldi.
Futbol şansı da yanında.
Bugünkü maçta Trabzon'un golü geliyorum derken, taraftarın 61. dakika fıkrasının takımlarını soğutması üzerine geri düşecek olan Galatasaray'ın öne geçmesi buna bir örnektir.
Bu tür bir öne geçiş Hamburg'da da olmuştu.



Bülent Korkmaz'a tavsiyem şu :
Futbol anlayışı olarak örnek aldığı Lucescu'nun Türkiye macerasını gözden geçirmesi gerekiyor.
İşler iyi giderken bir çuval inciri berbat etmemek adına..
Geldiği ilk sezon Lucescu Jardel'in sene sonunda çil yavrusu gibi dağılacak olan yerli oyuncular tarafından dışlanmasına önlem almadı. Sonuç olarak, Galatasaray tarihinin en iyi kadrosunu şampiyon yapamadı. Üst üste alınacak beşinci şampiyonluk, aynen bugunkü gibi medya provakasyonuna ve aşağılık kompleksine kurban gitti.

Ondan sonra Lucescu, ligdeki ve Avrupa'daki tüm başarılarını ise Lincoln'den çok daha fazla ehlikeyif olan Sergen'i verimli bir şekilde oynatmayı başararak elde etti.



Lincoln olmadan Kadıköy'e varamaz Galatasaray..
Bu güne kadar gördüğümüz Lincoln tablosu bize gösteriyor ki Korkmaz'ın Trabzon maçındaki tutumundan sonra bu oyuncudan verim almak çok zor artık.
Zümrütü anka kuşunun Hamburg maçında Lincoln için planladığı bir sihir yoksa şayet..

Share/Save/Bookmark

23 Şubat 2009 Pazartesi

Bülent Korkmaz'ın kolu



Kimileri, Büyük Kaptan'ın Gençlerbirliği antrenörü iken Galatasaray'a gol attıktan sonra yumruk göstermesiyle ilgili spekülasyon yapmayı sürdürüyorlar. O yumruğun adresi de aşikardı aslında, velhasıl üstüne alınmaya meraklı çok kişi varmış..


Korkmaz ve kol kelimeleri benim için, 17 Mayıs 2000'de Kopenhag'da çıkan ve yarım saat sonra UEFA Kupası'nı kaldıran kolu çağrıştırıyor sadece.


Yine de diğer konuyu uzatma eğiliminde olanlara birkaç hatırlatmam olacak :


Bazıları gibi, ekmek yediği yere ihanet edercesine; eski takımına karşı motivasyonsuz olacağına, varsın kol göstersin..


Başkaları gibi, televizyon ekranlarında, Galatasaray'ın yatak odasında olanları, Esra Ceyhan'a çıkmış dedikoducu mahalle kadınları tarzında "O az para alıyor, bu çok prim alıyor, yerliler,yabancılar, vır vır, dır dır" şeklinde konuşacağına, varsın kol göstersin..


Bir takım kompleksliler gibi, Galatasaray'da bir dönem istihdam edilmiş olmak sayesinde işgal etmekte olduğu yorumcu koltuğunda, şu anki kadroda veya yönetim kurulunda bulunanlar arasında, sevdiklerini yüceltip sevmediklerini yereceğine;hatta Galatasaray yenildiği zaman sevincini gizleyemeyeceğine, varsın kol göstersin..


Bülent Korkmaz bunların hiçbirini yapmadı. Sadece sustu ve işini yaptı. .

Tıpkı satış listesine konulup, klüpte kalmak için bonservis bedelinin %20'si karşılığında
(50000 Dolar) oynadığı ve nihayetinde UEFA Kupası kaldırdığı zaman olduğu gibi.


Tıpkı sebebsiz yere kadro dışı bırakıldığı zaman olduğu gibi.


Tıpkı, bir jubile bile teklif edilmeden klüpten uzaklaştırıldığı, üstüne üstlük de "Afrika'da herhalde, ulaşamıyoruz" diye pişkince alaya alınmaya çalışıldığı zaman olduğu gibi.


Sustu ve işini yaptı.. "Sana ihtiyacımız var" dendiğinde, koşarak geldi...


O yüzden yumruk da gösterse, kol da bacak da..

Hakkı ödenmez..







Share/Save/Bookmark

Bülent Korkmaz, biz de..



Galatasaray'da direksiyon hakimiyetinin kaybolmasından sonra duvara toslamış arabayı, yola sokmak için seçilen kaptan, büyük kaptan da olarak bilinen Bülent Korkmaz oldu.


Mükemmel bir sporcu kişiliğine sahiptir ve tanıdığım en büyük Galatasaraylıdır Bülent Korkmaz, UEFA'yı aldığımız sene, takımdan ayrılmamak için 50.000 Dolar'a oynayacak kadar..

Kötü oynadığı çok olmuştur, 20 senelik Galatasaray kariyerinde ancak kanının son damlasına kadar herşeyini vermeden oynadığı hiç olmamıştır, cesur yüreğin..


Bu hamlenin artılarını ve eksilerini düşünecek olursak, önce artılar:

1) Psikolojik faktörler bir yana, Bülent Korkmaz, Kayseri Erciyes performansı ile, iyi bir hoca olma potansiyeli taşıdığını göstermiştir. Ligin dibine yerleşmiş takımı kupada final oynattı. Korkunç bir hakem performansıyla kaybettiler kupayı, aynı şekilde ligde mucize bir şekilde kalacaklarken yine hakem kararları sonucunda başaramadılar.

2) Bu takımın, birleştirici bir kaptana ihtiyacı vardı, efsane kaptan hocalığın yanı sıra aynı zamanda bu görevi de görecektir.

3) İş disiplini üst düzey bir insan, bunun yanı sıra, eğilip bükülmeyen, adam gibi adamdır Bülent Korkmaz.. Bu sezon Galatasaray'ın en büyük problemi olan maçlara konsantre olamama durumu, onun liderliğinde yaşanmayacaktır.


Çekincelerim ise iki tane :


1) Kendisiyle tanışma imkanı bulduğum yemekli bir toplantıda, kişiliğine hayran bıraktı bizleri. Bununla beraber, Galatasaray konusunda, yerli oyuncuların abisiymiş gibi bir yaklaşım içerisindeydi. Bu ruh halinden sıyrılıp, artık bütün takımın hocası olduğunu hissedip hissettirmesi gerekir.

2)Hiçbir takımı bir sezon boyunca çalıştırmadı. Bunun getirdiği tecrübesizliğin doğurabileceği hataların sonucunda, en ufak hatasından dolayı bile üstüne çok gelinecektir. Mevcut Galatasaray yönetiminin de hocalarına sahip çıkmama konusundaki sabıkasını düşünecek olursak, Bülent Korkmaz'ın tek kredisi, Galatasaray'daki eşsiz kariyeri olacaktır.

Share/Save/Bookmark