Elano etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Elano etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Kasım 2009 Çarşamba

Sil baştan



13. hafta oynanan Süper Lig maçları sonrası, Roma’nın ünlü senatörü Marcus Tullius Cicero’nun şu sözü aklıma takıldı.

”Hayat yokuşunu tırmanırken rastladığınız insanlara iyi davranın; inişte yine onlara rastlayacaksınız..”

Galatasaray ve Fenerbahçe’nin sezon başlangıcında lige koydukları ambargo sona erdi. Beşiktaş başta olmak üzere, Bursaspor ve Kayseri gibi zirve yarışına yepyeni ortaklar var artık..

Galatasaray ve Fenerbahçe’nin sezonu erken açarak elde ettikleri üstün form durumunun, Beşiktaş’ın da kötü başlangıcının abartılı bir ilüzyon olduğunu tahmin edenler için, hiç sürpriz bir durum değil bu yeni puan tablosu.

13. Hafta’da öne çıkanlar ise şunlardı:

1) Galatasaray’ın “savaşan orta saha açılımı” hükümetin açılımından bile çabuk iflas etti.

Son yazımızda endişe ettiğimiz gibi, Galatasaray orta sahasına pres yapıp direnç gösteren bir takımı bu yapısı ile geçemedi. (“30 yıl önceki yazılarına referans veren Çetin Altan havalarında eski yazılarından bahsedip duruyorsun, cin olmadan adam çarpma” dediğinizi duyar gibi oluyorum, kırmayın hevesimi)

Elano beğenilmese de Galatasaray orta sahası geriden top çıkartmak için ona veya Arda’ya mecbur.

“Savaşan orta saha oyuncuları” sorumluluktan kaçıyor, defans oyuncularının ise yetenekleri kısıtlı. Sonuç olarak Galatasaray bu şablonuyla topu kendi sahasında geveleyip duruyor, prese karşı da oyun kurmakta zorlanıyor.

Topu ileriye çabuk aktarabildiği durumlarda ise kötü oynasa da kolayca pozisyon bulma kapasitesine sahip. Bu nedenledir ki Manisa maçının özetlerini seyreden biri Galatasaray bu maçta çok etkili oynadı zannedebilir.

2) Galatasaray, topu rakip alanda tutmak için mücadeleci bir santrafora da ihtiyaç duyuyor bu sistemde. Baros’un yokluğunda Nonda’nın fizik gücü bu misyon için yetersiz kalıyor.

Bu noktada mevcut kadro içerisinde bir çözüm aramak gerekir:

Abdulkadir Keita santrafor olarak denenebilir.
Çok kuvvetli, yüzünü kaleye kolayca dönebilen, seri bir oyuncu Keita. Son vuruşları yetersiz kalacaktır ancak onun yıpratacağı defansı Kewell, Arda, Elano gibi isimlerin çökertmesi zor olmayacaktır.

3) Beşiktaş, Fenerbahçe’yi rahat yendi. Galibiyetin sebeblerinden bahsederken siyah beyazlıların orta sahadaki dirençli ve basan futbolundan, İbrahim Üzülmez’in formundan dem vuruldu.

Bunlara itirazım yok, ancak yine de bana göre maçın kilidi Alex’e uygulanan adam markajı idi.

Modern futbolda adam markajının yeri yok. Markaj uygulayan takımlar, rakibin farklı varyasyonları sonucunda muhakkak pozisyon verirler.
Öte yandan Fenerbahçe’nin hücum gücü Alex’e öylesine bağlı ki, Mustafa Denizli’yi markaj kararından dolayı eleştiremiyorum.

Şimdi de genel bir tespit..

Umarım Beşiktaş camiası ve taraftarı bu maçın skorundan ve şu anki puan tablosundan gerekli dersi çıkarırlar.

Beşiktaş ve Trabzon taraftarları bu ligin genelde Galatasaray ve Fenerbahçe dominasyonunda geçeceğini kabullenmeliler ve ona göre davranmalılar.

Sürekli bir başarı beklentisi ile kendi takımlarına zarar veriyorlar. Yarattıkları stres ortamı yüzünden, Beşiktaş ve Trabzon evlerinde olmadık sonuçlar alıyor.

Ersun Yanal kalsaydı Trabzon şimdi daha kötü durumda mı olurdu?
Sezon başında daha tam hazır olmayan, geçen sezonun iki kupalı takımını protesto eden Beşiktaş seyircisi şimdi şampiyonluk şarkılarına başlarken, birazcık olsun mahçubiyet duymayacak mı?
Share/Save/Bookmark

11 Kasım 2009 Çarşamba

Savaşan orta saha açılımı



Ekolayda yazılarım devam ediyor

Galatasaray, Fenerbahçe yenilgisi sonrası dört maç üst üste kazandı. Peki bu hızlı toparlanmayı sağlayan formül neydi?

Rijkaard, her kötü sonuçtan sonra olduğu gibi Fenerbahçe maçından sonra da “B Planı olmadığı” “takımın yeteri kadar mücadele etmediği” doğrultusunda eleştirilere maruz kalmasına rağmen, 4-3-3 sisteminden taviz vermedi.

Sistemden taviz verilmemiş olsa da önemli bir değişiklik yaşandı, orta sahadaki üçlünün kurgusunda ve oyuncu yapısında revizyona gidildi.
Fenerbahçe maçına kadar orta saha üçlüsü, iki defansif merkez eleman onların önlerinde ise oyun kurucu pozisyonunda oynayan ofansif bir orta saha oyuncusu şeklinde diziliyordu.

Bu ofansif özellikli oyuncu da Arda veya Elano’dan biri olarak tercih ediliyordu hoca tarafından.

O maçta alınan yenilgiden sonra, bir defansif orta sahanın önünde yine defansif özellikleri ağır basan iki merkez orta saha oyuncusu şeklinde bir dağılımı sahaya sürdü Frank Rijkaard.
Örneğin Mehmet Topal’ın önünde Mustafa Sarp- Barış ikilisi oynadı Dinamo Bükreş karşılaşmasında.

Bu bilginin ışığında Galatasaray’ı krizden çıkaran formülün, savaşan ve defansif bir orta saha üçlüsüne dönüş yapmak olduğu savunuluyor.
Ben ise formülün bu kadar basit olmadığını düşünüyorum.

Madde madde sıralayalım gerekçeleri:

1) Galatasaray’ın kazandığı son dört maç da zayıf rakiplerle idi. Rakiplerin zayıflığının çarpıcı göstergesi ise şu: Galatasaray Buca ve Diyarbakır maçlarında uzun süre 10 kişi oynamasına rağmen, sıkıntı yaşamadı.

Bu dört ekip gibi kendi sahasına gömülmektense orta saha ve defansa yönelik pres uygulayacak olan dirençli takımların baskısından kurtulmak, ancak pas yüzdesi yüksek teknik oyuncular ile mümkün olabilecektir.

2) Galatasaray’ın Fenerbahçe mağlubiyetini orta sahadaki dirençsiz oyunculara bağlamak yanlıştır. O maçı Fenerbahçe takım halinde Galatasaray’dan fazla istedi. Gamsız Colin Kazım Richards, 36 yaşındaki Roberto Carlos çok büyük mücadele örneği gösterirken, Galatasaraylı futbolcular sorumluluktan kaçıyordu. Bu durum teknik-taktik analizlerle açıklanamaz, mental bir problemdir.

3) Galatasaray’ın altın çağları yani 1996-2000 dönemindeki Okan-Suat-Emre üçlüsü gibi bir orta sahaya özlem duymak, Rijkaard'ın oynatmak istediği futbolun gerekleriyle uyum göstermiyor.
O dönemin Galatasaray'ına benzer futbolu Fenerbahçe oynamaya çalışıyor şu an.

Nedir söz konusu futbol anlayışının amentüleri?
Top rakipteyken önde bas ve top kap. Rakip defansı hazırlıksız yakala ve karambolden veya usta ayakların mahareti sayesinde şok gol at. Top kendi takımındayken ise orta sahayı mümkün olduğunca çabuk geç, kısacası santrafora top şişir.

Rijkaard’ın futbol anlayışı işe bambaşka.
Top rakipteyken topun arkasına geçip, defansta pozisyon hatası vermemek.

Top kendi takımındayken kaleciden itibaren ısrarla pas yaparak tüm sahayı katetmek ve nihayetinde ezberlenmiş hücum organizasyonları sonucu goller bulmak.

Bunlar Hollandalı’nın takımlarına aşıladığı temel prensipler...

4) Bu tür bir oyun anlayışında, hem defansta hem de orta sahada, teknik ve pas uzmanı bir oyuncu bulundurmak şarttır. Galatasaray’ın defans bölgesinde bu tip ayağına hakim bir oyuncu sıkıntısı çekiliyor, orta sahaya ise Elano bu amaçla transfer edildi.

Brezilyalı yıldız, eninde sonunda ilk onbirin değişmez adamı haline gelecektir.

Sonuç olarak, Galatasaray’ın problemleri orta sahadan az koşan teknik bir elemanı çıkarıp, yerine mücadeleci bir oyuncu koyarak, sihirli değnek varmışçasına çözülmez.

Neden-sonuç ilişkisini skorlardan bağımsız farklı kriterleri değerlendirerek analiz etmek gerekir.
Neyse ki Galatasaray skor yorumcularına emanet değil, bu analizleri mükemmel bir şekilde yapan bir teknik ekibi var...
Share/Save/Bookmark

4 Eylül 2009 Cuma

Ukrayna'dan yalanlanmak




İlhan Söyler'in Elano hakkındaki yalan haberi Shaktar Donesk'in resmi sitesi tarafından ifşa edildi

Bilgi çağındayız.

Mark Twain'in "Gerçek ayakkabılarını giymeden, yalan dünyayı üç kere dolaşır" sözü artık geçerli değil. Yalan dolaşmaya başlayınca gerçek ayakkabısını hemen giyiyor günümüzde.

Hatta ayakkabıyı giymeden yalancının kafasına fırlatıyor, mesafe tanımaksızın.

İlhan Söyler'e önerim şu : Madem ar damarı çatladı, Passat'ının da modeli eskimiş, sallama haber yapmak konusunda da sınır tanımıyor, kendisini yalanlayamayacak hayali bir karakter yaratsın.

Örneğin :

"Elano'nun çocukluk arkadaşı Alexandro Marcio Dos Santos de Souza, Elano'nun küçüklüğünde psikopat karakterli bir insan olduğunu, sokak hayvanlarına eziyet edip kızlara orasını burasını gösterdiğini söyledi.

Huylu huyundan vazgeçmez diyen De Souza, Elano'nun Galatasaray'da takım içerisinde problem çıkarmasının kesin olduğunu belirtti"

Bu kıyağımı unutmasın.

Benim anlamadığım bir şey daha var :
Hurriyet gibi bir gazetenin yönetimi uluslarası olarak yalanlanmaya nasıl bir tepki verecek?

Yoksa onlar da umre yazı dizisi sonrası Suudi Arabistan devleti tarafından mı yalanlanacaklar?

Söz konusu kişilerin şeytan taşlamadığı, ülkemizde huzursuzluk çıkarıp "burası nasıl memleket şarap yok mu, Ayşe Arman Kral Fahd ile seks hayatı üzerine konuşmak istiyor " gibi saçma sapan isteklerde bulunarak sınır dışı edildikleri..
Share/Save/Bookmark

30 Temmuz 2009 Perşembe

El elden üstündür



Galatasaray Kulübü Mali Genel Kurul Toplantısı'nda, yönetim kurulu üyesi Haldun Üstünel'in 1999 yılında aldığı geçici ihraç cezasının onaylanmasını isteyen önerge reddedildi. Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı Anadolu Auditorium Salonu'nda yapılan toplantıda, 44 üyenin imzasıyla gündeme taşınan önergeyle, kulüp disiplin kurulunun 2 Haziran 1999 tarihinde Haldun Üstünel ve Kerim Üstünel için, o dönem kulüp başkanı olan Faruk Süren'e VIP tribününde küfür ettikleri gerekçesiyle verilen geçici ihraç cezalarının onaylanması istendi. Galatasaraylı taraftarların geçen haftalarda ''İçimizden biri'' diye Ali Sami Yen Stadı'nda pankart açtığı yönetici Haldun Üstünelin, geçmişte aldığı disiplin kurulu cezasının onanması isteği, 18'e karşı 78 oyla reddedildi.


Bir yanda Galatasaray'a Kewell, Baros, Meira, Rijkaard, Neeskens, Keita gibi değerleri hem de maddi olarak çok uygun fiyata kazandıran, (Keita ve Elano, Topuz- Özer ikilisinden daha ucuza maledildi, Elano ile İsmail Köybaşı'nın maliyetleri eşit) bu başarılarının da hiç reklamını yapmayan Haldun Üstünel.


Öbür yanda Galatasaraydaki yöneticilik kariyerlerinde Inamoto, Heinz transferleri; Ribery' nin 100 bin Euro için kaçırılması gibi fiyaskolara imza atanlar ve onların peşinden gidenler.
44 kişi imza toplayıp da iş akşamüstü oy vermeye gelince 18 kişi kalacak kadar basiretsiz yancılar topluluğu.


Haldun Üstünel'in yonetimden düşürülmesi için yapılan oylamada Genel Kuruldaydım. Aleyhine söylenenlerle ilgili cevaben çıkıp tek kelime etmedi. "Eylemler, sözlerden daha yüksek sesle konuşur" sözüne inananlardanmış o da..


Yanıtını icraatlarıyla verdi.


Hakkında o kadar çirkin bir karalama kampanyası yürütüldü ki, (saçıyla başıyla uğraşmak bile dahil bu çirkinliklere) camia kulislerinde (!), Başkan Adnan Polat'ı yıpratmamak için son seçimde yönetime girmek istemedi.


Demek ki örümcek kafalılar amaçlarına ulaşssalardı, yukarıda sayılan yıldız isimlerin hiçbiri şu an Galatasaray'ın bünyesinde değildi.


Çapsızlıklarını "gelenekçilik" kisvesi altında gizlemeye çalışan, düşünce sistemleri 17 yaşına takılı kalmış kifayetsiz muhterisler!


Artık kabul edin, Galatasaray Spor Klübü sizin boyunuzu, çapınızı aştı. İdrak edemiyorsunuz gelinen noktayı, hala şekilleri tartışmaya mahkumsunuz.

Evet kabul edin, el elden üstündür. Size düşen tek şey var artık:
Şakşakçılıktan başka hiçbir işe yaramayan ellerinizi Galatasaray'ın üstünden çekin..


Derhal!

Share/Save/Bookmark