Arda Turan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Arda Turan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Eylül 2009 Salı

Halil İbrahim sofrası



Arda Turan, İstinye Park'ta Aziz Yıldırım'ın masasında Fenerbahçeli oyuncularla beraber otururken görülmüş.

Eminim ki tesadüfen karşılaşılmıştır orada ve nezaket kuralları gereği Arda kısa bir süre o masaya oturmak durumunda kalmıştır.

Biz yine de bir Türk bir de Alman atasözünü hatırlayalım, her ihtimale karşı:

"Aslan yattığı yerden belli olur"

"Şeytanla sofraya oturanın kaşığı uzun olmalıdır "
Share/Save/Bookmark

10 Temmuz 2009 Cuma

Kaptanlığa giden yol






Arda Turan'a Galatasaray'ın 10 numaralı forması verildi ve takım kaptanlığı emanet edildi.




Olayın Aralık 2008'den itibaren kronolojik gelişimini hatırlamak gerekiyor bu noktada :




1- Lincoln'e Hertha Berlin maçında kaptanlık verildi.




2- Arda Turan bu kararı protesto etmek amacıyla " artık ikinci kaptanlığı asla takmam dedi"




3- Adnan Polat, kaptanlık konusunda huzursuz olduğu belirtilen Arda, Sabri gibi oyuncuları kastederek : "Florya'nın beş kapısı var, yönetimin kararlarına itiraz eden gider" dedi.




4- Bülent Korkmaz'ın teknik direktörlüğe getirilmesiyle Galatasaray içerisindeki yerliler ve yabancılar arasındakı gerginlik, Lincoln meselesi başta olmak üzere iyice keskinleşti.




5- Sezon kötü bir sonuçla bitti, Lincoln dönmemek üzere Brezilya'ya gitti.




6- Aziz Yıldırım, Arda Turan'a transfer teklifi yaptı.




7- Galatasaray Arda Turan'ı kaptanlığa getirip, Lincoln'ün geçen sene giydiği 10 numaralı formayı teslim etti.




Bu noktada Galatasaray yönetimi, merkezi yönetime başkaldıran unsurlara beylik, ayanlık gibi ünvanlar vererek pazarlık etmeyi seçen Osmanlı İmparatorluğu yöntemini benimsemiş görünüyor.




Aziz Yıldırım, Arda'ya transfer teklif ederek, oyuncunun üzerindeki baskıyı arttırmayı amaçlamıştı. Yıldırım'ın Galatasaray yönetiminin bu karşı hamlesinden memnun olduğunu tahmin ediyorum, 22 yaşındaki oyuncunun üzerinde çok büyük bir sorumluluk var artık..




Gelinen bu noktada bu kararın olumlu mu olumsuz mu sonuçlanacağı sorusunun cevabı Arda'ya bağlı. Üzerindeki baskıyı kaldıracak olgunluğu göstericek potansiyel var kendisinde.


Bu kadar aranılan bir oyuncu iken, maaşına yüzde yüz zam yaptırtmak yerine "kaptanlık, efsane olmak, Metin Oktay'ın forması" gibi değerlerle motive olması taraftarı mest ediyor.



Galatasaray taraftarının kendisinden beklentileri şunlar :




Her ahval ve şeraitte, gerekirse saygı duyduğu futbol abilerini kırmak pahasına, Galatasaray'ın
çıkarlarını gözetmesi..

Sempatikliği ile yerli ve yabancı oyuncular arasında köprü olması..

Lincoln gibi antipatik bulabileceği bir oyuncuya karşı "Lincoln'ü yedim, bunu da yerim" mantığıyla değil, kaptanlığın gerektiği höşgörüyle yaklaşması, kazanmaya çalışması.

Son olarak, Emre Belözoğlu ile yakınlığı taraftarı çok rahatsız ediyor. Bu yakınlığı en azından kamuoyunun gözüne sokmaması gerekiyor artık Galatasaray kaptanının.

Share/Save/Bookmark

1 Haziran 2009 Pazartesi

Fiyasko bir sezondan sonra Galatasaraylılar için züğürt tesellileri



1- Son yedi sezonun en başarılı Avrupa performansını yaşadı Galatasaray. Benfica, Hertha Berlin deplasman galibiyetleri, Olimpiakos'un devrilmesi, Fransa şampiyonunun mucizevi bir maçtan sonra elenmesi gibi nefis zaferler yaşandı. 15000'den fazla takım puanı toplandı.
Amacın "Türk olmayan takımları yenmek" olduğu hatırlandı.


2- Araya nifak sokulana kadar Kewell, Arda, Baros ve Lincoln dörtlüsü Cihanla Orhanla paslanmış gözleri yeniden açtı.


3- Yedi sezon sonra Galatasaray'dan gol kralı çıktı. Baros o kadar iyi bir futbolcu ki, diğer özelliklerinin yanında gol vuruşu sıradan kalıyor. Ona rağmen bir de gol kralı oldu.


4- Asist kralı da Galatasaray'dan. Lincoln'un oynamasına yarım devre müsaade edildi, yoksa lig tarihinin asist rekoru da kırılacaktı herhalde.


5- Fenerbahçe şampiyon olamadı.


6- Fenerbahce yine kupayı alamadı, eğlence devam ediyor.


7- Sivas şampiyon olamadı. Bülent Uygun son maç Ali Sami Yen'e "şampiyon hoca" sıfatıyla Caligula edalarıyla çıksaydı, cinnetlerden cinnet beğenmek durumda kalacaktı Galatasaray taraftarı.


8- Arda Turan'ın yükselişi sürüyor, bu konuda kanıt arayan varsa şayet :
Basın kendisine olan saldırılarını sıklaştırdı.


9- Hakan Balta istikrar idolu olma yolunda ilerliyor. Euro 2008'de Türkiye Milli Takımı'nda oynayıp da sakatlık, sinir krizi, form düşüklüğü gibi sorunlar yaşayamayan tek örnek. Linderoth'a söyleyin İsveç pasaportunu bu adama devretsin.


10- Hagi. Skibbe sonraası kısa vadeli görevi kabul etmedi, kendini meze yaptırmadı.
Bir gün elbet buluşacağız, bu böyle yarım kalmayacak.


19- Harry Kewell. Kelimeler kifayetsiz kalıyor. Sezonun en büyük güzelliği.

Share/Save/Bookmark

27 Nisan 2009 Pazartesi

Kurallara uymak gerekir



Arda'nın Belediye maçınının sonrasında soyunma odasına gitmeye hakkı vardı.


Militer bir toplumuz, eğitim sistemimiz de militer.

Türkiye gibi Almanya gibi militer anlayışın hakim olduğu yerlerde, sıradışı bir olay yaşandığı zaman, öncelikle kurallara uyulup uyulmadığı sorgulanır, kural dışı davrandığı iddia edilen kişi ise taşlanır.

Kuralın doğru olup olmadığı, hatta doğru yorumlanıp yorumlanmadığı ise sorgulanmaz.

O yüzden her olay fanatikçe, gri ihtimali düşülmeden siyah veya beyaz olarak değerlendirilir.

İşin ironiği, ülkemizde anti- militer cephede bulunan aydınlarımız bile siyaseti militer ve analitik olmayan bir zihniyetle yorumlarlar. Ergenekon soruşturmasında bol bol şahit oluyoruz bu zihniyete.


Neyse konuyu fazla dağıtmadan Arda'nın İstanbul Büyükşehir Belediyespor maçı sonrası yaşadığı ve sonucunda ceza aldığı olayla ilgili yapılan ufak bir araştırmanın sonucunu sizinle paylaşayım:


Ich kann aus der UEFA Praxis nur so viel sagen, dass eine Spielsperre nicht mit einer Funktionssperre für Trainer verwechselt werden darf. Diese beiden Sperren unterscheiden sich markant in ihrem Anwendungsbereich. Die Funktionssperre ist umfangreicher und beinhaltet neben dem Verbot des Zutritts zur technischen Zone auch den Ausschluss vom Bereich der Umkleidekabinen etc. Dagegen bezieht sich die Spielsperre für den Spieler auf das Spielfeld und dessen unmittelbaren Bereich (d.h. technische Zone). Ein gesperrter Spieler kann sich deshalb meines Erachtens durchaus im Bereich der Umkleidekabinen befinden, sogar in der Pause, weil dieser Bereich nicht in unmittelbarer Nähe zum Spielfeld liegt.


UEFA yetkilisinin beyanı var yukarıdaki paragrafta. Tercümesi de şu :


Oyunculara verilen “müsabakadan men” cezaları, antrenörlere verilen “hak mahrumiyeti” cezaları ile karıştırılmamalıdır. Bu iki cezanın uygulama alanları belirgin şekilde farklılık gösterir. Hak mahrumiyeti cezasının kapsamı daha geniş olup; teknik alana girme yasağının dışında soyunma odalarının bulunduğu alanlara girme yasağını da içerir. Buna karşın müsabakadan men cezası sadece oyun sahasına ve oyun sahasıyla doğrudan ilişkili alanlara (yani teknik alana) ilişkindir. Bu nedenle, müsabakadan men cezası almış bir oyuncu, devre arasında bile soyunma odalarının bulunduğu alanlara girebilir; çünkü bu alanlar oyun sahasıyla doğrudan ilişkili değildir.


Bu açıklamaya dayanak olan FIFA Disiplin talimatnamesinin 19. maddesinin birinci bendi :


Article 19 Match suspension

1. A suspension from a match is a ban on taking part in a future match or
competition and on attending it in the area immediately surrounding the field of play

Tercümesi;


Men cezası, gelecekte oynanacak müsabakada sahada veya sahayla doğrudan ilişkili bir alanda yer alamama cezasıdır.


Demek ki neymiş?


Olaylara sebep olan, Arda'nın soyunma odasına güvenlikçiler tarafından sokulmama eylemi işgüzarca bir "yassah hemşerim" zihniyetinin ürünü imiş.


Etkili ve yetkililere duyurulur.


Share/Save/Bookmark

24 Nisan 2009 Cuma

Köyün delisinden Arda'nın cezası


Buraya şimdiye kadar hiçbir alıntı yazı koymadım, ancak Arda'nın aldığı cezası ile ilgili ne düşünüyorsam, Bilgin Gökberk fazlasıyla yazmış.


Liseden abimdir diye övmüyorum, hemfikir olmadığım çok konu vardır Bilgin Gökberk ile, böyle kayırmacılıklara karşı durduğumu da bilen bilir.
Ortalamanın altındaki zekaların düzenine boyun eğmeyi, kurallara uygun yaşamak zanneden bir toplumuz maalesef


Buyrun efendim yazı aşağıda :



Allah müstahakınızı versin, bedduam demokratik olsun
24 Nisan Cuma 2009


Metin Oktay’ın spor yazarlığı yaptığı o dünler...
İstanbul’da bir maça geliyor.
Kapıdaki görevli “kart” soruyor.
Gösteriyor.
“Bu İzmir kartı, burada geçmez, İstanbul kartı yok mu?”
O sırada yanından onun bunun osu busu, şunun bunun şusu busu filan geçen geçene...
Elini kolunu sallayan içeri giriyor.
Kral’ın kafası takılıyor.
“Var”diyor.
Ve bir kafa atıyor görevliye.
“Bu da İstanbul kartı”
Ve...
Yumuşak, yufka yürekli, sporcu ruhlu o adamı bile bu hale getirmişler.
Yuh!
Ve...
Aslan onlar aslan!
Danimarka’dan ithal ettik onları.
Ve...
Gurur duyuyoruz onlarla.
***
Şu Arda olayı...
Tam Aziz Nesin’lik.
Tam!
Onu soyunma odasına sokmayanı, raporuna yazanı, cezayı verecek olanı alkışlıyoruz.
Onlar da birer aslan.
Onlar da ithal.
Herhalde.
Ve...
Bu olayı köşelerde ekranlarda buzzz gibi yorumlayanlar...
Evliya torunları, Allah’ın hatasız kulları, etik oğlu etik, zemzemle yıkanmış pürüpak köşeciler...
Onlar da aslan.
Onlar da ithal.
Herhalde.
Onlarla da gurur duyuyoruz.
Ve...
Allah hepsinin müstahakını versin.
Bildiğim en demokratik ve Milliyet’e en uygun beddua bu.
Ve...
Dünyanın en eksantrik bu şehrinde, dünya kurallarına uyarak yaşamak istemenin bedeli, her gün bu tip bir gerzekliğe isyan etmek herhalde.
Aşık olduğumuz bu şahane şehir, hanzoya, düzensizliğe, iş bitiriciliğe peşkeş çekilmiş.
Sonradan görmenin 3-5 kuruşuna teslim olmuş.
Farkındayız.
Yol geçen hanı!
Biliyoruz.
Kimler nerelere giriyor.
Görüyoruz.
Ne hanzolar ne hırtlar ne ne itler uğursuzlar...
Arda kendi soyunma odasına giremiyor.
Bu berbat bir durum.
Üstelik kapıdaki haklı.
Görüntü böyle.
Bu da en berbatı.
Ve...
Şu Arda’yı soyunma odasına almayan o adamın rüyasına, o koridorlara almaması gerekirken aldıkları bir gece birer birer girerler inşallah.
Ve karabasan olur basarlar onu.
Ben de rüyasında basarım onu inşallah.
Ve...
Kurallar bence de uygulansın.
Herkese ama...
Ve...
Yemişim böyle uygulamayı.

POLAT, CANAYDIN’IN YERİNE OTURMAYACAĞINI BİLSE HEP CEZA ALIR

TFF Polat’a “abuk sabuk konuşma” demiş ceza vermiş.
Şerefe giremiyor.
Cezanın çekiliş şekli de abuk sabuk.
Yöneticileriyle, arkadaşlarıyla, dostlarıyla ha ha, hi hi locada
izliyor maçı Polat.
Misafirlerini ağırlıyor.
Kameralar sık sık onu gösteriyor.
Nasıl keyifli ve mutlu ve huzurlu.
Ve...
Allah aşkına neresi ceza bunun?
Ve...
TFF ”kimsenin gözünün yaşına bakmayacağız” demiş.
O gördükleri sevinç gözyaşları.
Şerefin sıkıcı ortamından kurtulmanın sevincinin yaşları.
Karıştırmasın TFF.
Saraçoğlu’nda Fener Başkanı da cezasını bir locada kah kah kih kih çekti.
İnönü’de Beşiktaş Başkanı da...
Beşiktaşlı, Bursa’ya gidemezken, Demirören polislerle, devlet korumasında rakip seyirciye ayrılan tribünde maç seyretti Bursa’da.
Üstelik cezalıydı.
Kahraman oldu.
Ve...
Polat’a ve diğerlerine sorun, nerede maç izlemeyi tercih ederler?
Koyu renk elbiseli, tatsız tuzsuz asık suratlı gergin adamlarla protokolde mi?
Arkadaşlarıyla, eşi dostuyla yiyerek içerek, eğlenerek bir locada mı?
Üstelik...
Cezalı bile olsalar, maç sonrası kameralara konuşuyorlar, dedikleri gazetelerde yayınlanıyor.
Caydırıcı bir tarafı da yok.
Polat, Canaydın’ın gelip o yokken yerine oturmayacağindan emin olsa, sık sık ceza almak bile ister.
Ali Sami Yen’in şerefi, kümesi bozar.
Üste çıkar.
Ohh!
Taraftar arasında prim de yapıyor bu işler.
“Büyük Başkan” filan...
“Kulübünün haklarını yedirmedi aslan Başkan” falan...
Arkadaşımın anneannesi maçı seyrederken “hani cezalıydı Polat” demiş.
Yorumun kralı da anneanneninki...
Anneanne bile sıradışı kalıyor, bizimkilerin yanında.
Ha ha!
***
Saraçoğlu’nda bir yönetici bir yöneticiye şerefte, bakanın, valinin, emniyet müdürünün yanında “seni evden aldırırım” dedi.
Aynı bakanın, emniyet müdürünün, valinin yanında, bir başkan bir yöneticiye ”esas ben seni aldırırım” dedi
Bir yönetici Ali Sami Yen’de bir yöneticinin anasına küfür etti.
Duyuldu.
Döndü.
Hakeme etmiş.
Miş.
İnönü’de bir başkan, MHK başkanına şerefte, herkesin içinde analı babalı küfür yolladı.
Hem de PFDK başkanı vasıtasıyla.
Saraçoğlu’nda, akredite olmayanın girememesi gereken bir bölgede, bir Fenerli taraftar, Beşiktaşlı bir futbolcuyu dövdü.
Bunlar hemen aklıma gelenler.
Daha tonla var.
***
Arda’nın alınmadığı o bölgeye, Göksel Gümüşdağ’ın halaoğlu gelse girer, çevirmezler.
Alırlar.
Kraldan çok kralcıdır onlar.
Gümüşdağ “alma” dese bile alırlar.
Emre Belözoğlu gelse, cezalı olsa bile girer mesela.
Kapıdakinin kayınçosu da girer.
Belediyenin bilmem ne müdürü de...
Gelen herkesi isterlerse, bir yolunu bulup sokarlar içeriye.
Arda’yı almak istememişler.
Özü bu hikayenin.
Gerisi hikaye.
Ve...
Arda locada başkanıyla seyretti o maçı.
Pazar sahada kavga etmiş, pazartesi sevgilisiye Kıbrıs’a kafasını dağıtmaya göndermişti kulübü.
Dönünce, antrenmanda başkanı ona sarılmış, espriler yapmış, güldürmüştü.
Unutmuştu soyunma odasına inerken belki cezalı olduğunu.
Hatta futbolcu olduğunu...
Bu da aklıma gelmedi değil.
***
Ve...
Tam sırası galiba...
Eski eşimin babası Hasan Kazankaya.
Tanıyanlar bilir, eşi benzeri olmayan biriydi.
Allah rahmet eylesin.
Yine eşi benzeri olmayan bir gece kulübü açmıştı.
Kapıya “içeri sap map alma, tanımadığın kimseyi hiç alma” demiş.
Erol Simavi mi gelmiş ne, bir gece tek başına.
Almamış kapıdaki.
Üstelik Hasan Abi’nin yakın dostlarından Erol Bey ve bir imparator o dünlerde.
-Niye almadın oğlum manyak mısın, burayı o gelsin diye açıyoruz sen onu almıyorsun?
-“Sap alma” dediniz.
-Ulan Erol Simavi o.
-Tanımıyorum ki.
O sırada 5-10 sap girmiş içeriye.
Hasan Abi iyice delirmiş.
-Bu herifler kim?
-Kayınçomun arkadaşları, köyden geldiler, bir girip çıkacaklar.
-Bunlar sap değil mi, çift mi, homo mu bunlar, niye alıyorsun?
-Tanıyorum, iyi çocuklardır.
Bir de şu...
Bodrum’da iki sap ve Yunanlı bir homoseksüel çift, sabaha karşı bir yere gittik.
“Saplar giremez ama siz arkadaşınızla girin Bilgin Bey, o ikisini alamayız özür dileriz” dedi kapıdaki.
“Sap olan biziz, onlar çift, esas onları al sen” demiştim.
Ne gülmüştük.
Ve...
Bir kere tutuldum ya herife.
Onları soktuk.
Biz girmedik.
İki sap başka bir yere gittik.


Share/Save/Bookmark

3 Şubat 2009 Salı

Fortis dava açmalı


Kimsenin umursamadığı, saçma sapan ( birinci bitirmenin ikinciliğe karşı hiçbir getirisi olmadığı çok yaratıcı bir sistem) grup maçlarından sonra, suni gerilimler olmasa, yine hiç kaale alınmayacak Çeyrek Final maçlarına geçtik Fortis Türkiye Kupası'nda.

Ben Fortis Yönetim Kurulu yerinde olsam, bu abuk statü ile bankanın marka değerine zarar verdiği için federasyona dava açarım..

Galatasaray'ın 10 gün içerisindeki 3. Sivas maçı, diğer ikisinden farklı söylenecek pek birşey yok maça dair. Yalnızca, takımda yıldız statüsündeki tüm oyuncular, hatta Servet ve Sabri gibi yıldız olmayanlar bile, sakatlık bahanesiyle çamur güreşinden kaçmışken, en büyük potansiyele sahip yıldız olan Arda' nın mücadelesini alkışlayalım burdan. Penaltı kaçırdı, canı sağolsun..

Galatasaray kaptanlığına bu aslan yürekli mücadelesi ile layık olur Arda, "ikinci kaptan olmam" diye trip yaparak değil..

Share/Save/Bookmark