1 Nisan 2009 Çarşamba

Canavar



Nietzsche " Her kim canavarlarla savaşırsa, kendisi de canavarlaşmamaya dikkat etmelidir" derken insanoğlunun en büyük çelişkilerinden birine dikkat çekiyordu.


Martin Luther King'ın "Bir kölenin en çok istediği şey, zannedildiği gibi özgür olmak değil, bir köle sahibi olmaktır" tespiti de bu ruh haline örnektir.


Bu sözler, Akdeniz Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Mustafa Akaydın'ın Chp'den Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesi üzerine aklıma geldi.


Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, rektörlük seçiminde en çok oyu almasına rağmen Akaydın'ı atamamıştı rektörlüğe.


Hangi Abdullah Gül?


Millet iradesine rağmen, çeşitli manevralarla Cumhurbaşkanı seçilmesine engel olunmasına veryansın eden Abdullah Gül.


Tıpkı şiir okuduğu için cezaevinde yatan Tayyip Erdoğan'ın, güç eline geçince gazetecilerin, yazarların cezaevine gönderilmesini desteklediği gibi.


1982 Anayası'nın abuk imtiyazlarına tepki olarak göreve millet tarafından getirilenler, o imtiyazları büyük bir keyifle kullanmaya başladıkları zaman, düşüşün başladığını farketmişti onları tarihin kürsüsünden seyredenler.


Şimdi güç sarhoşluğundan miyop olanların bu kaçınılmaz düşüşün başladığını görebilmeleri için somut veriler de var elde.


Titreyip kendilerine gelebilecekler mi acaba?

Share/Save/Bookmark

2 yorum:

alessandro del piero dedi ki...

bu yorumlar iyi hoş güzel de, acaba bir önceki cumhurbaşkanı da aynı şekilde kendi üniversitelerinde en yüksek oyları almış insanları rektör atamazken tam da aynı düşüncelere sahip miydiniz? öyleyseniz saygı duyuyorum ama eğer mazeret öne sürecekseniz sizin de yukarda anlattığınız durumdan hiçbir farkınız olmadığı açıkça ortada..

SINO dedi ki...

Bunu yazıda belirtmek niyetindeydim, hatırlattığınız için sağolun.

Evet, Ahmet Necdet Sezer'i de eleştiriyordum, bence çok başarısız bir Cumhurbaşkanı idi.

Yine de Abdullah Gül'ün Ahmet Necdet Sezer'e göre yazıda bahsedilen konudaki sorumluluğu daha fazla.
Sezer, ömrü boyunca geldiği her yere atama ile geldi, buna Cumhurbaşkanlıgı da dahil. Kendisinin, Türkiye'de demokrasinin gelişmesi gibi bir kaygısı veya vaadi de olduuğunu sanmam.

Abdullah Gül'ün ise tüm siyasi hayatı demokrasi mücadelesi içerisinde geçti. En azından iddiası o yönde.