14 Nisan 2009 Salı

İkili delilik



Benim çocukluğumda Fenerbahçe acıların takımı idi. Şampiyonluk rekabeti genelde Galatasaray ve Beşiktaş arasında geçer, gerilim de sınırlı olurdu.

Beşiktaş'ın sahneden çekilip, Fenerbahçe'nin güçlenmesi ile Galatasaray- Fenerbahçe rekabeti, tarihi boyutunun yanında güncel çekişmelerin de tetiklemesiyle zıvanadan çıkma noktasına geldi.

Dün oynanan karşılaşma, iki takımın simbiyotik yapısının bir trajedi olarak sahneye konmuş hali gibiydi. Beraberliğin iki takıma da hiçbir faydası olmamasına rağmen nelere şahit olduk bir bakalım :

Fenerbahçe'nin maçın başından sonuna kadar vakit geçirmeye çalışması, Galatasaray'ın ikinci yarı oyundan düşmesine karşın risk almaması, son dakikada Nonda'nın oyuna girmesi skandalı, üçüncü oyuncu değişikliğinin kullanılmaması.


Demek ki her iki takım için de birbirinin gerisine düşmek, şampiyonluğu kaçırmaktan daha ağır bir durum olarak görülüyor. Hocaların bu korkak yaklaşımının başka bir açıklaması olamaz.


Son dakikada yaşanan kavga ise, neden Ali Sami Yen harici hiçbir maçta kırmızı kart görmediğine anlam veremediğim Lugano'nun psikopatlığı bir yana, hem böyle kötü bir maçı, hem de iki takım için geçen berbat bir sezonu özetler nitelikteydi. Tabiri caizse sıvanmış oldu.


Peki nedir takımları bu hale düşüren faktörler? Ben iki ana faktör üzerinde duruyorum :


1- Euro 2008 faktörü


Türk mucizesi, 2-0dan dönen, 119'da gol yenip 120'de gol atılan harika maçlar derken çok keyifli bir futbol yazı geçirdik.
Öte yandan, bu kadar gerilimin, Amerikalı kondüsyonerlerin yüklemelerinin acısı sonradan çıktı. Euro 2008 kadrosunda olup da futbolunda bu sezon ilerleme göstermiş hiçbir oyuncu yok. Sakatlık yaşamamış oyuncu da yok.

Bu durumdan en çok milli takım etkilendi, büyük ihtimalle gidemeyeceğiz Dünya Kupası'na.

Diğer kurbanlar da milli takıma en çok oyuncu veren Galatasaray ve Fenerbahçe oldu.


2- Hoca faktörü


Galatasaray, son yılların en kaliteli kadrosunu kurmuştu.
Fenerbahçe'nin de kadrosu yanlış takviyeler nedeniyle harcanan para oranında güçlenmese de ligde bu durumda olmayı gerektirecek zayıflıkta değil.

Luis Aragones, Türkiye'ye, Türkiye Ligi'nin yapısına uyum sağlamadı, sağlamak niyetinde de değildi zaten. Her hali ile son bir emeklilik ikramiyesi peşinde koştuğunu hissetiriyor.

Michael Skibbe, Galatasaray'ın kondüsyon olarak yerlerde sürünmesinin başlıca sorumlusudur. ( Bu durumun bir diğer sorumlusunun kimsenin toz konduramadığı Cevat Hoca olduğunu atlamayalım)

Alman hocanın bu kadar çok yıldızın ve yıldız adayının olduğu bir takımı yönetecek karizmada olmadığını, vasat bir araştırma ile tespit etmek de mümkündü. Biz yine de kendisine çok güzel performans gösterilen Avrupa maçları ve toplanan takım puanları için teşekkür edelim.

Son olarak büyük kaptan Bülent Korkmaz..
Takımın hocası olmak yerine takım içerisindeki etkili grubun abisi olmayı tercih ettiğini, Lincoln meselesini defalarca yazdık, bunlara tekrar girmeyelim. Sadece şunu ekleyelim :

Galatasaray camiası, oynattığı "temkinli" futbol yüzünden Lucescu gibi bir futbol üstadını benimseyemedi.

Bülent Kormaz'ın oyunculuk kariyerinin sağladığı kredi, Lucescu'nun acemi ve yaratıcı olmayan bir kopyası görüntüsüyle görevde kalmasına yetmeyecektir.


Share/Save/Bookmark

Hiç yorum yok: