9 Eylül 2009 Çarşamba

Bildiriye yanıt : Gerçekleri tarih yazar


Türkiye'de sosyalist ideoloji gerçekten büyük acılar çekmiş, bu ideolojinin mensupları hem fiziksel hem de düşünsel olarak kıyıma uğramışlardır.
Sayı olarak da azınlık olmanın da etkisiyle, Türkiye'de sol görüşü benimseyenlerin hakim düşünce sistemi, sürekli bir mağdur ruh halinde davranmak ve şikayet etmek üzerine programlıdır.

Etkinin tepkisi de büyük olur tabii. Kendilerini çoğunlukta hisettikleri yerlerde de
(entellektüel dünyanın, sanat ve yazın dünyasının hakimiyetini ellerinde tutarlar) karşıt görüşlere karşı pek acımasız olur kökten sosyalist arkadaşlar.

Orhan Veli'nin çok sevdiğim şiirinde " Neler yapmadık şu vatan için!Kimimiz öldük;
Kimimiz nutuk söyledik " dizelerini hatırlarım bu noktada. Tek bir cana kıymadan katledilenlerin, işkence görenlerin mağduriyet mirasını bugünün salon ve Internet solcuları yiyorlar, bol bol da nutuk atıyorlar fırsattan istifade.

Nereye bağlayacağız konuyu, Adanademirspor- Livorno maçına ilgi göstermeyen medyaya versayın edip birçok blogda eşzamanlı yayınlanan bildiriye bağlayacağız.

Bildiriden pasajlara yanıtlarım şöyle :

(...) Konuşacak bir şeye, yapılacak farklı yorumlara sahip değiliz. Dünya çapında ses getirmesi gereken, Türk futbol tarihinde bir ilk olan, modern futbolu rafa kaldırıp 1950'lerin, 1960'ların ruhunu yaşatan bu tarihi maçı kamuoyumuzun, Türk basınının ve medya kuruluşlarının işgüzarlığı ve ilgisizliği sayesinde izleyemedik

Neden dünya çapında ses getirecek bir olay bu? Futbolda 1950 ruhu nedir, herkes kendi ideolojisine uygun takımlarla gazozuna maç mı yapıyordu. Ne dediğinizi siz de biliyor musunuz, laf olsun diye mi yazdınız?

(...)ülke genelinde de hayati önemi olan bir olaydı bu sonuçta. Türkiye'nin 3. kademe ligi olan TFF 2. Lig takımı Adana Demirspor, Avrupa'nın 3 dev liginden biri olan İtalya Serie A'dan bir takımı Türkiye'ye getiriyor


Ne olmuş 3. kademe lig takımı Serie A'dan bir takım getirdiyse?
Türkiye aşmadı mı bunları artık, "görmemişin Kevin Costner'i olmuş tutmuş kafasına şapka takmış" zihniyetinden ne farkı var bu söylediğinizin?
Alt kademe Türk takımlarının, kaliteli Avrupa liglerinden takımlarla oynaması sizin için büyük bir olaysa şayet müjdemi isterim..
Her kamp dönemi Antalya'ya gidin, mest olursunuz.


(..) Futbolu kıyısından köşesinden tutan herkes kendini bir de siyasete adayanlar için zaten bulunmaz bir nimetti bu maç.



Bu cümlede ; bu kadar saçmalığa karşı Türkçe'nin de isyan edip intihar ettiğini görmekteyiz.



TRT cephesinde ise olaylar başka bir boyut alıyor. NTV cephesindeki gibi basit bir ilgisizlik hikayesi değil olay. İlk başta ücretsiz yayınlayalım diyor TRT. Bu işin en tepesindeki kurum olduklarını söyleyip kulüple ücretsiz yayınlanması için anlaşmak istiyorlar, bir nevi ültimatom yolluyorlar kulübe. Ya parasız yayınlarız ya da yayın yapmayız diye. En azından sembolik bir ücret ödenmesi ve az da olsa bu güzel girişim için destek olunması isteniyor kulüp tarafından, TRT para vermemekte direniyor. Kulüp devreye AKP Adana Milletvekillerinden birini sokmak istiyor. Telefon görüşmesi yapılıyor ve TRT'den yayının yapılıp kulübe makul bir ücret ödenmesi yolundaki istekler iletiliyor. Bilin bakalım bir vekil bu tarihi maç için seçildiği ilin takımına nasıl destek oluyor ?.. Herhangi bir girişimde bulunmayıp kendisini vekil seçen ili böyle mükafatlandırıyor.


En sevdiğim kısım bu. Ne oldu bu maçın buram buram romantizm kokan sosyalist havasına? NTV ve TRT'den para istemek mi ararsın, AKP milletvekilini araya sokmak mı ararsın. Kendisini seçenlere ihanet etmiş vekil Bey. Eminim Adana'daki AKP seçmeni de söz konusu vekile şehirlerinde oynanacak sosyalizm şölenine sponsor olsun diye oy yağdırmıştır.


Gönül isterdi ki stadın kapasitesi doğrultusunda 15 binle sınırlı kalan bu tarihe tanıklık eden birey sayısı çok daha fazla olsun ama olamadı maalesef. Muhtemelen önümüzdeki sezon bir fırsatımız daha olacak bu şölen için. Bu sefer yer İtalya olacak. Bizim medya kuruluşlarımız akıllanır mı bilmiyoruz ama İtalyan TV kuruluşlarının tutumunu da merakla bekliyoruz. Bu tip olaylara son derece alışık olan ve bir çok takıntıyı aşıp demokratikleşmeyi başarmış olan İtalya'da yayın sıkıntısı olmayacağını düşünüyoruz aslında. Olmadı İtalya yollarına düşebiliriz şu heyecan ve merakla...

TV yayını konusunda canlı yayın olmasa bile izleyiciye maç sunulamaz mıydı diye düşünüyoruz. 90 dakika kaydedilir ve maç sırasındaki tatsız durumlar ve siyasi olaylar kırpılıp 60-70 dakikalık çok geniş bir özet şeklinde yayınlanabilirdi.



İtalya Federasyonu şimdiden ihale açmış maçın yayın haklarını satmak için.
İşin futbol yönünden bahsedilmiş, siyasi olaylar kırpılıp geniş özet sunulması istenmiş. Ne yapsın yahu İtalya ve Türkiye seyircisi Seria A'nın dandik bir takımı ile amatör seviyenin bir gömlek üstü Adanademirspor'un golsüz maçını?

İşin enteresan tek yanı var o da siyasi yönü. Şu sıkıcı maç kadar da mı rating yapmaz yani siyasi kısımlar? Neden kırpılsın?


Ne diyorsunuz kuzum siz, bu ne biçim bildiri?
Kalemine çok güvendiğim arkadaşlar herhalde okumadan koydular bu anlamsız yazıyı.

Mağduriyet sloganları atanlara sesleniyorum :

İlgi mi çekmek istiyorsunuz?

Ayarlayın bir Lazio- Livorno maçı Olimpiyat Stadı'nda, tribünler yarı yarıya olsun, hepimiz zevkle ve ilgiyle takip edelim.
Share/Save/Bookmark

20 yorum:

pclion dedi ki...

Valla Sinancan, açıkçası söylediklerinde haksız sayılmazsın ancak yazının detaylarına inmekten ziyade bütününe bakmak daha doğru. Sonuçta bu metin bir kalemden çıkmış bir metin, bütünüyle katılmak ya da katılmamak zor. Ülkemiz şartlarında bence önemli bir spor olayıydı, en azından ilgi çekiciydi. Ben yayınlanması gerektiğini düşünüyordum, bu sebeple astım yazıyı bloga...

Adsız dedi ki...

Türkler'e sadece ülkelerinde doğduysa ilgi gösteren Avrupa ülkelerine, siyasi görüşten dolayı da olsa bir parça ilgi gösteren bir takım bence takdiri hakeder. Bana ne Che'den, bana ne Castro'dan. Önemli olan 3. ligden bir takımımızı Serie A'dan bir takımın muhatap alması, hatta kardeş takım bellemesidir. Futbol adına güzel bir olaydı bu, yazıda benim de katılmadığım yerler oldu tabii ki; ama bu yayınlamak için bir engel değildi bence. Kimse bana bir siyasi görüş aşılamadı, ben de kimsenin yardakçılığını yapmadım. Yayınlamakta bir kusur görmedim. İnançlarıma ihanet ettiğimi hiç sanmıyorum.

Burak Eken dedi ki...

Herhangi bir siyasi görüşe sahip değilim. Adana'da veya Livorno'da da yaşamıyorum. Dolayısıyla iki takımla da aramda en ufak bir bağ yok. Sadece tarafsız bir futbolsever olarak, bir TFF 2. Lig takımının bir Serie A takımını getirmesini çok önemsiyorum. Hatta İtalyanlar'ın bunu sadece bir dostluk maçı olarak görmeyip, olayı ciddiye almaları da beni fazlasıyla etkiliyor. Bu yüzden ben bu maçı izlemeyi çok isterdim. Yazıyı bloguma koymamın nedeni de budur. Kimse beni 'solcu', 'sosyalist' diye nitelemesin lütfen!

cingibi dedi ki...

Kimse kimseye alet olmasın demek istemiş kayser hoca çok da güzel anlatmış tebrikler

Arkhe dedi ki...

Bu spor olayını izlemek istedik ama izleyemedik. Tepkimiz buna. Gidip de bu kadar altını deşmenin, devrik cümlelere takılıp her yazılana tek tek cevap vermenin bence bir alemi yok. Yoksa ben de bu mantıklı yazının geneline bakmaz son cümledeki "trübün" yazımına laf ederdim.

Bu maç gazetelere bile adam gibi haber olmadı, olay bu.

Alp dedi ki...

öhöm. öncelikle allah'ına kadar solcuyum. anarşik diyorlar sanırım bu toplumda. allahsız diye de eklerler zaman zaman, allah'a inanırım da allahsız denmesi de hoşuma gider. tatlı bir tınısı var vesselam. neyse.

şimdi, politik doğruculuk mu diyor siz türkler yoksa "benim de solcu/sağcı arkadaşlarım var. kimseden görmediğim iyiliği anaplı bir arkadaştan gördüm ben!" minvalinde bir umut sarıkaya tadı mı yakalarsınız, orası size kalmış da; ucuz bir objektivizm mayalı popülistlik ile altmetini doldurup savunmaya geçen arkadaşlara binaen belirtmek istedim. "internet solculuğu" yaparak rep topluyor, mutlu mesut yaşıyorum.

bu yazıya "katılmadığımı" belirtmek için de kendi politik kimliğimi nötrleştirme çabasına ya da halihazırda bir politik kimliğe sahip olmadığımı belirtme gayretine girmiyorum.

şimdi, lazio - sivasspor maçı olsa mesela ben bu allahsız/gomünük/ajitatif halimle onu da merak eder, izlemek isterdim. tito futbolu birleştirici unsur olarak kullanıyordu. darısı bülent uygun'un başına.

hadi bella ciao.

ps: niye lazio'nun karşısına sivasspor diye soracak olan varsa diye söyleyeyim; canım istedi. asker selamından çok etkileniyorum.

sup-erman dedi ki...

Usdam iyi bir tesbit ama adanaya yillardir degil bir avrupa takimi istanbul takiminin bile gitmedigi gözönüne alinirsa cok da yadirgamamak gerek. Vizyonlarini gelistirme acisindan iyi bir durum bence. Ankaragücünün vassell transferi ve tahminen bu sekilde devam edecegi ayrica gaziantepin kaliteli yabancilari... Anadolunun yükselmesi bizi de daha cok gelistirecektir...

raul_eus dedi ki...

Sevgili Sinancan

Akp li vekillerin olayın içine girmesinin Trt den para istenmesinin Adanademirspor kulübü başkanının Mhp kökenli olmasının bir önemi yok.

Burada önemli olan Türkiye de tribünlerin hemen hepsi nizami alem ve fettullahcı cogunlugun elinde iken ilk defa Adana da farklı bir tribün grubunun oldugunun ortaya cıkması /kamuyou tarafından farkedilmesi.

Tabiiki stadlarda Che posterleri açmak /yaz tatillerinde bir iki yabancı hatun tavlamak için koluna Che dövmesi yaptırmak ya da üniversite 1.sınıfta daha entellektüel görünmek için elinde Dostoyevski kitaplarıyla gezmenin hiçbir anlamı yok.

Ama hayatın her alanında oldugu gibi tribünlerde de boğazımıza kadar faşist ve fettullahcılara batmıs iken 50 yılda bir defa da Lucarelli yi tribüne çağırabilmenin hazzını bırakta yaşayabilelim.
Bunu çok görme bize/bizlere.

SINO dedi ki...

Evren ve diğer arkadaşlar

Benim ne haddime o maça gidenleri veya maçın önemli olduğunu düşünenleri yargılamak.

Ben bildirinin absürdlüğüne ve basını suçlayarayk yapılan "mağdur edebiyatı" na takıldım.

Maçın kitlelere ulaşmasını istiyorlardı madem, para istemeselerdi yayın hakkı için..

TA dedi ki...

bunların eline ismet özel in kitaplarını vereceksin.kapitalizm dersleri alsınlar:)

moonchile dedi ki...

hahahaha

"kalemine çok güvendiğim"

ver ayarı sinoreis :)

tanjue dedi ki...

@Sİno

Öncelikle tebrik ederim bu eleştiri yazısı için! Kusura bakma bizler senin kadar iyi yazamamışız! Yine kusura bakma bu yazıyı yayınlamarını teklif ettiğimiz ve memnuniyetle kabul eden 20 kusur blogger arkadaşımız, yine bizden yayınlamak için izin isteyen 10 kusur site de senin gördüklerini görememiş! Günün tek akıllısı sensin kısacası, ama bu haberdeki detayları eleştireceğine ana fikri kavramaya çalışamayan kişi de sensin. Yine bir çok yanlış dediğin şeye de açıklamam var ama uğraşmayacağım açıklamakla biz bu tip tepkileri bekliyorduk zaten,az bile aldık hatta. Yine kendi yazında da bir çok hata,anlam karmaşası var ama onları da sen bul bizlerden iyisin nasılsa. Son olarak eğer eleştirmek için çabalarsam dünyanın en iyi yazarına, dünyanın en iyi yazısına da binlerce kulp bulabilirim. Sana yayın hayatında başarılar...

Tanju Eren

Adsız dedi ki...

Kalemine çok güvendiği arkadaşlardan pek bir farkı yokmuş muhterem Reisimizin. İnsan ekran karşısına geçip bir hışımla klavyenin tuşlarına basmaya başladığında, kendisini yazmaya teşvik eden, eleştirilmesi gerektiğini düşündüğü hataları yapınca ne kadar da komik oluyor değil mi? Fakat biz gülmüyoruz bu duruma. Bu duruma, eleştirilmesi gerektiğini düşündüğü yazım/anlam hatalarını, o hataları eleştirmek için yazdığı yazıda yapanlar gülsünler. Böylece kendi hallerine de gülmüş olup mağdur edebiyatı yapmadan, iki işi bir arada görebilirler. Değil mi Sinoreis?

Mağduriyet bildirmenin bir garip edebiyatı varmış. Ve bazı kişiler bu durumu, -edebî ya da değil- ifade edenlerden rahatsızlık duyuyorlarmış. Nesi rahatsızlık veriyorsa? Bir insan, günlük vaktinin çoğunu geçirdiği futbol bloglarındaki dostlarıyla, izlemekten mahrum kaldığı ve çeşitli sebeplerle çok da önemli olduğunu düşündüğü bir maçı izleyememesini teessürle kaleme aldığında, yani kısaca mağduriyetini dile getirdiğinde nasıl mağdur edebiyatı yapmakla suçlanabilir? Ortada bir mağduriyet varken bunu ifade edenlere ne zamandan beri bu tür entel suçlamalar yöneltilir oldu? Sanki bu maçı Tv’den izlemenin bir yolu vardı da insanlar maçı kendi tembelliklerinden izleyemediler. Doğru ya, madem o kadar çok meraklıydılar bu maçı izlemeye, Google Earth’e maçın oynandığı stadın koordinatlarını girerler, maçı da kuşbakışı kamerayla bir güzel seyrederlerdi. Bunu yapmamışlar, geçmiş bir de mağdur edebiyatı yapıyorlar, değil mi reis? Mağdur edebiyatı yapmak… Ne kadar içi boş, ne kadar yavan bir itham. Herhangi bir kelimenin sonuna edebiyat kelimesi eklendiğinde savının daha bir havalı durduğunu düşünenlerin sığındığı liman gibi adeta. Yoksa anlatmak istediğiniz çok farklıydı da, ifade kabiliyetiniz hadiseyi "mağdur edebiyatı" olarak isimlendirmekle mi sınırlı? Ben bu noktayı çözemedim hâlen. Ortada bariz bir mağduriyet var. Edebiyatını yapan, sırf eleştirisini yapabilmek adına bu edebiyatı yapan kişi sizsiniz Reis. Başkası değil.

Adsız dedi ki...

Maçın önemiyle ilgili tespitlerinizi yüce blog aleminin takdirine bırakıyorum.Fakat şöyle bir soru soracağım size. Blogunuzda dalgasını geçtiğiniz, Sibirya sürgünü olarak nitelediğiniz Tobol maçından önemliydi bu maç sanırım, ne dersiniz? Yanlış anlaşılmasın, Galatasaray’a var da Adana’ya yok mu sorusu değil bu. Sadece bir önem kıyaslaması.Bu önem kıyaslaması GS maçı var, Adana niye yok! değil, sadece Tobol ile Sibirya'da oynanan bir sürgün olarak nitelendirdiğiniz karşılaşmanın önemi, kendilerini Endüstriyel futbol karşıtı olarak tanımlayan sporseverlerin vuslat olarak nitelendirdiği bir karşılaşmanın öneminden fazla olamaz herhalde düşüncesi. Tobol maçı yayınlandı, üstüne para bile verildi ama Adanaya gelince yok! şeklinde bir eleştiri yapılsaydı “mağdur edebiyatı” yapıyor diye kategorize edilecektim. Herşeyden önce Bilgin Gökberk’ten alıntıladığınız o yazıdaki halet-i ruhiyeye bürünecektim yani. Ne, Endüstriyel futbol geyiği mi? 1950’ler ruhu falan? Metin Oktay o dönemlerin topçusudur, hatırlayın. Beyefendi, Kral, ama mağdur edildiğini hissetti mi kafayı çakar. Endüstriyel futbola karşı bir duruştur bu. 1950lerin topçusu ne de olsa, değil mi? Bugün Sayın Mehmet Demirkol da bir eleştiri getirmiş sanıyorum bu bildiriye. Eleştirinse, bu maçı yazması gereken kişilerin blogcular olduğunu söylemiş. Ben çok alındım ve üzüldüm. Sakaryada oturuyordum. Maçı seyretmeme imkan yoktu ve mağdur edebiyatı yapmaktan çekiniyordum. (Aman Allahım, yoksa?) Öyle ya, ben bir blogcu olarak biletimi almalı, uçağıma binmeli, İnşaattaki işimi gücümü bırakmalı, bu maçı seyretmek için böyle maçlara özel hazırlanan BLOGCU kimliğimle maçı BLOGCU tribününden seyretmeliydim. Tv yayını mı? Mağdurum ben… Sayın Mehmet Demirkol ve Fuat Akdağ ise bu esnada “Türkiyenin Spor Ekranı” olduğunu iddia eden televizyonda Fatih Terim’i nasıl kafalayacaklarının son derece edebî bir kritiğini yapıyor olacaklardı büyük bir ihtimalle.

gayin-sin.net dedi ki...

Sinancan selamlar.

Öncelikle. Bir metin okumasıysa söz konusu olan, bir metin eleştirisi, başta kullandığın o büyük kelimelere ve varsayımlara ihtiyaç yoktu.

Sonra. Baştaki o büyük iddialar ve kelimelerden sonra yazman gereken metin eleştirisi de bu olmamalıydı.

Sanırım daha zekice ve daha şümullu bir şey beklemeliydik senden bu kötü polemikçi üslup yerine. Üzüldüm.

Sevgilerimle.

Melih Şabanoğlu

SINO dedi ki...

Melih Abi

Umarım yine polemikçi demezsin ve alınmazsın.

Eleştirine saygım sonsuz.

Yalnızca büyük kelimelerin, egzantirik girişlerin ve efsanevi geçişlerin ustası bir yazı adamı olan Melih Abi'den girişle ilgili eleştiriyi aldığıma şaşırdım.

Sevgiler ve saygılar benden

Umut Arıkan dedi ki...

Taktik stratejik çözümlemeni çok güzel yapmışsın Adsız Başkanım.

TA dedi ki...

fark yaratan bir blog bu.tebrik ediyorum.

slogan şeylerin içinde neler var bunları açıklıyorsun.ve sloganlar anlamını yitiriyor.ülkemizde yıllardır hep bu sloganlarla birileri birilerine düşman edildi.sağcı solcu gibi.ne demek sağcı?ne demek solcu?ülkemizeki anlamları nedir?bunlar irdelenmeden kitleler yönlendirildi.bu bloglara yollanan yazılarda bu sloganlara benziyor.sende bu sloganların içinin boş olduğunu gayet başarılı şekilde açıklamışsın.sözü dolambaçlı şekilde evirip çevrimeden.birde şuna çok katılıyorum.italya seri a takımı 3.ligden bir takımla oynuyor.ne var yani bunda abartılacak. futbol yani bu oyun.bol bol aşağılık kompleksi yükleniyor bizlere.bir hafta öncesinde özetlerde şampiyonlar ligi son eleme maçını izledim.güney kıbrıstan kasaba takımı olan APOEL ile KOPENHANG takımları oynuyor.seyirci full.ne seyircide nede apoel takımının oyuncularında hiçbir aşağılık kompleksi belirtisi yok.hepsi inanmış.aynı şey bizde olsa mesela sarıyer bu durumda olsa medya maç başlamadan aşağılık kompleksi aşılamaya.rakibi abartılı şekilde büyütmeye başlar.ama kasaba takımı apoel kopenhanga meydan okudu büyüklüğüne bakmadan .ve elediler.şuraya bağlıyorum.3.ligde de olsan adanademirsporsun ve kendini küçük görmemelisin.vaaay seri a takımı ile oynuyoruz diye farklı duygulara girmenin anlamı yok.diğer parağraftaki yorumlarının altınada imzamı atarım.

moonchile dedi ki...

tebrikler ne kadar beyinsiz varsa okuyormuş blogunu

hayat boyu bu tiplerden kaçındık şurda bile uzattıkça uzattılar

dağılın lan!

Adsız dedi ki...

Sinancan, bu kadar gayri ciddi bir yazıyı ciddiye alıp, metin eleştirisi yapma arzunun "sarakaya alma" hevesinden kaynaklandığını düşünüyorum.

Zamanla yerini acımaya bırakacaktır bu hissiyat, hazır halen gülebiliyorken keyfini çıkar. :))