28 Nisan 2009 Salı

Mutluluğun resmini çekebilir misin Abidin?



1 sene boyunca iş için Bitlis'e defalarca gittim geldim.


Dağların arasına sıkışmış, yaşlı ve yorgun bir şehir Bitlis. Türküdeki gibi beş minaresi ile ünlü ancak yolunuz düşer de dört minare görürseniz şaşırmayın, bir tanesi kayıp.


Şehrin çorba ve keçi etinden oluşan bir sofrası vardı, börek yemek büyük bir değişiklik sayılıyordu.


Şehir merkezinde bile asfalt ve trafik ışığı yoktu, işsizlikten dolayı kahvehaneler ve çayhanelerle doluydu şehir, nüfusu da genelde çocuklar ve yaşlılardan oluşuyordu.


Yılın 5 ayını hava şartlarından dolayı dünyadan izole geçirmenin de bunda muhakkak etkisi vardır.


Tüm bu şartlara karşın, o şehirde bir huzur ve dinginlik vardı. Hayat yavaş ilerliyordu ve kimse bundan şikayetçi değildi. İnsanlar mutluydu, olumluydu, hayatın zorluklarına tevekkül ile yaklaşıyorlardı.


Azıcık yemeğini veya tek göz evindeki en rahat yerini misafir ettiği kişi ile paylaşmak hususunda tereddüt eden bir kişiye bile rastlamadım Bitlis'te. Hiç tanımadıkları insanları da misafir etmeye gönüllülerdi.


Aynı insanların akrabalarının büyük şehirlerde, hatta Mecliste ne kadar mutsuz, huzursuz ve nefret dolu olduğunu görünce aklıma ister istemez "Fight Club" filmi ve Brad Pitt'in canlandırdığı Tyler Durden'ın " sahip olduklarınız en nihayet size sahip olurlar" sözü geliyor.


Şu kriz günlerinde 2 sene sonra eskiyecek bir cep telefonu veya araba almak için verilen "amansız" mücadele esnasında, arada es verip düşünmek iyi geliyor insana, tavsiye ederim.


Bir hikaye ile bağlayalım konuyu :


Adamın birisi, bir gün, durup dururken kör olmuş. Çaresiz bir şekilde doktor doktor dolaşmaya başlamış. Ancak gittiği tüm doktorlar adamın neden kör olduğunu “Gözlerinde bir hastalık yok ama görmüyorsun, biz senin durumundan bir şey anlayamadık” diyerek çözememiş, adamı tedavi edememişler..


Doktorlardan umudunu kesen adam, derdine çare aramak için dünyayı dolaşmaya başlamış..


Gittiği bir dergahta kör adama; “ bak efendi, sen bu derdinden kurtulmak istersen, hayatta hiçbir derdi olmayan bir adam bulacaksın, onun üzerindeki gömleği gözlerini süreceksin, böylece gözlerin tekrar görmeye başlayacak” denmiş.


Bu söz üzerine adam yine yollara düşüp koca dünyada dertsiz birini aramış durmuş..


Günün birinde, bir dağda bir çoban olduğunu ve onunda hiçbir derdinin olmadığını öğrenmiş.

Ve hemen söylenen o dağa doğru yol almış. Denildiği gibi dağda çobanı bulmuş, derdini anlatmış ve demiş ki: "Eey çoban; duydum ki senin bu dünyada hiçbir derdin yokmuş, doğru mu?"


Çoban mahçup bir sesle ‘yoktur’ diyerek yanıtlamış adamı. ‘Allah’a şükür benim hiçbir derdim yoktur.’


Kör adam sevincinden ne yapacağını şaşırmış, onca zamandır beklediği an gelmiş çatmış, gözlerinin görmesine artık çok az bir zaman kalmış..


Kör adam konuşmasına devam etmiş: "Çobanım, canım çobanım, gömleğini hele bir çıkar da, çıkar da gömleğini gözlerime süreyim, gözlerime süreyim ki ben de görebileyim.."


Çoban cevap vermiş :" İyi ama benim gömleğim yok ki! "

Çoban dertsiz olmasına dersizmiş ama, üstüne giyecek bir gömleği de yokmuş…

Share/Save/Bookmark

Hiç yorum yok: