Havaların ısınması, keyifsizlik, alkol tüketiminin artması derken yazıları aksattık, eksikliğini hisseden varsa affola.
Yazıları aksatmamızda gündem boşluğunun da etkisi var muhakkak.
Sonuna geldiğimiz hafta gündem biraz hareketlenir gibi oldu :
Haftanın en önemli hadisesi, hükümet ve Fethullah Gülen cemaatini bitirme planlarının yazılı olduğu iddia edilen "belge" olayı idi.
"Darbeye elbette karşıyız, böyle birşey varsa sorumlular cezalandırılmalı, belgenin doğruluğu araştırılmalı, ordu gözbebeğimizdir, Türkiye'ye demokasi ne zaman gelecek, cuntalara hayır"
Yukardaki beylik cümlelerle dolu onlarca klişe yazı çıktı gazetelerde..
Yazarları da hoşgörmek gerekir, konu sıkıntısı çekiyorlar..Kalemlerin hemen hepsinin de dokunamayacağı bam telleri var. Bu şartlar altında da hiçbirşey söylemeden konunun etrafında dolanıp duruyorlar şekil 5'te görüldüğü üzere.
Biz lafı geveleyip uzatmadan fikrimizi direkt olarak söyleyelim.
Söz konusu belge gerçek de olsa, sahte de olsa farketmez: Olay, Taraf gazetesi eliyle yürütülen psikolojik bir savaştır.
Bu belge karşısında veryansın edenlerde samimi bir demokrasi kaygısı olsa, yapılması gereken belgeyi basına sızdırmak değildir.
Olayı gizlice soruşturmak, sorumluları cezalandırmak, gerekirse de komuta kademesinin istifasını istemektir.
Tayyip Erdoğan ile İlker Başbuğ'un görüşmesinin olumlu sonuçlanması, sonra da AK Parti'nin savcılığa başvurması gibi manevralar ise yalancı pehlivanlıktan ibarettir.
Kamuoyu nezdinde Silahlı Kuvvetler'e karşı yürütülen psikolojik savaşın zamanlaması da dikkat çekici.
Zira sonbaharda AK Parti'ye açılması muhtemel kapatma davasının dedikodusu iyice ayukka çıktı.
O davadan önce bürokrasiye karşı bir baskın taaruz ile mevzi kazanma çabasına girmiş olabilirler.
Peki başarılı olacaklar mı?
Militer mantığa uzak biri olarak, askerin hakkını verdiğim bir yönü vardır :
Psikolojik savaşı iyi bilirler.
O yüzden, Silahlı Kuvvetler içerisinde hükümet ve cemaat karşıtlığını radikal düzeyde yaşayanların, şu anda kendilerine karşı yürütülen psikolojik savaş karşısında kahkahalarla güldüklerini düşünüyorum.
Neden mi?
İki sebepten..
1- İçlerinde darbe yapma veya muhtıra verme heveslisi olanlar varsa, en sevdikleri ortam oluşmuş durumdadır.
Darbeler tarihine bakarsanız, hemen hepsinde müdahele öncesi darbe söylentileri, türlü dezenformasyonlar eşliğinde uzun süre tartışılmıştır.
"Şuyuu vukuundan beterdir" sözü darbe ortamı yaratmak için fazlasıyla geçerlidir.
2- Silahlı Kuvvetler gibi kapalı devre yaşayan topluluklarda, kendilerine yönelik bir saldırı olduğu hissi uyanırsa, tüm görüş ayrılıkları unutulur ve sıkıca kenetlenilir.
Bir kediyi duvara sıkıştırır ama tamamen etkisiz hale getirmezseniz sizi tırmalar.
Elinde tüfek olan birini köşeye sıkıştırırsanız şayet, en iyi ihtimalle kafanıza dipçikle vurur.
İran'daki gelişmelerin de Türkiye'ye yansımaması imkansız.
Yaz boyunca konu sıkıntısını fazla çekmeyeceğiz gibi gözüküyor.
Nasıl bir psikolojik savaş bu?